Açlık Oyunları Rpg Açlık Oyunlarının büyüleyici dünyasında kendinizi bulacaksınız! |
| | ●● Model Alımları | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Diamante Darnéll Admin | Stilist | Capitol Stilist Akademisi Müdiresi
Mesaj Sayısı : 51 Şöhret Puanı : 136 Kayıt tarihi : 29/09/10
| Konu: ●● Model Alımları Cuma Ekim 08, 2010 9:43 pm | |
| ●● Başvuru yapabilmeniz için Capitol'de yaşamanız gerekmektedir. Model olmak için; Ad-Soyad: Yaş: Ünlünüz: (Ünlünüz düzgün bir fiziğe sahip olmalıdır.) Ünlünüzün Model izlenimi verecek özel kıyafetler ile fotoğrafları: Örnek Rp: (Rp'niz puanlanacaktır ve buna göre sınıfınız belirlenecektir.)
En son Diamante Darnéll tarafından Salı Ekim 19, 2010 11:02 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi | |
| | | Marjolainé Iarine Capitol Stilist Akademisi Öğrencisi | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 5 Şöhret Puanı : 1 Doğum tarihi : 03/06/96 Kayıt tarihi : 19/10/10 Yaş : 27 Nerden : Sağani?
| Konu: Geri: ●● Model Alımları Salı Ekim 19, 2010 10:54 pm | |
| Ad-Soyad: Marjolainé Iarine Yaş: 17 Ünlünüz: (Ünlünüz düzgün bir fiziğe sahip olmalıdır.) Jessica Stam. Ünlünüzün Model izlenimi verecek özel kıyafetler ile fotoğrafları: - Spoiler:
Örnek Rp: - Spoiler:
Sessizlik ve huzur… Tek istediği şey buydu. Sessiz ve huzurlu bir ortam. Şehrin gürültüsünden uzak ve hiçbir baskıyı hissetmeyeceği bir yer… Evet, tam olarak bunu istediğinden emindi. Ne annesinin nutuklarını işitmek istiyordu ne de sevgilisi için duyduğu endişeyi. Sevgilim… Sahi, gerçekten var mıydı öyle biri? Yaşıyor muydu? Bunlardan emin olamıyordu. Çünkü iki aydır haber alamıyordu ondan. Yattığı hastane şehir dışındaydı ve yanında olamamak öldürüyordu onu. Gittiği günden beri kendini odasına kapamıştı o da. Sadece kendisiyle kalmak istiyordu. Belki arar diye sürekli telefonunun başında bekliyordu. Hayattan tamamen soyutlamıştı kendini. Annesi de bu yüzden nutuk çekiyordu ya zaten. “Thomas gittiğinden beri odandan çıkmıyorsun. Lanet olası kıçını kaldır ve biraz dışarı çık!” Sesini yeniden kulaklarında duymak sinirini bozmuştu genç kızın. Az sonra yine gelip aynı şeyleri söyleyeceğini. Fakat bu sefer fahişe annesinden önce davranmaya karar vermişti. oturduğu yatağından kalktı ve derin bir nefes alarak gerindi. Küçük mor masasının üzerindeki saate baktı. Saat sekize geliyordu. Yanlış görmediyse tabi ki. Bilgisayarının bulunduğu siyah masadan siyah çerçeveli büyük gözlüklerini aldı ve saate bir kez daha baktı. Evet, saat sekize geliyordu. Dışarı çıkmak için güzel bir saat olmalıydı. Ne çok soğuk ne de çok sıcak. Akşamüstü serinliğini her zaman severdi Esme. Thomas’la beraber hep bu saatte dolandıklarını hatırladı bir an. Eski anılar gözünün önünden geçmeye başlamıştı yine. Buz mavisi gözlerinin pınarlarında yaşlar birikmişti. Sinir ve hırsla sildi gözyaşlarını. Hayır. Bu sefer O’nun için ağlamayacaktı. Madem unutulmuştu, o da unutacaktı eskiyi. Geleceğe bakma zamanı gelmişti artık. Yatağının yanında duran pelüş siyah terliklerini ayağına geçirdi ve dolabına yöneldi. Aslında buraya dolap demek yanlıştı. Dolaptan çok odaydı burası. Giysi odası. Annesinin aldığı bütün zırvalar buradaydı. Genelde giydiklerini masanın altındaki küçük dolaba tıkmıştı ama şu anda yapmak istediği şey için günlük kıyafetleri çok abes kaçardı. Odanın beyaz kapısının önüne geldiğinde altın rengi tokmağı çevirdi ve kapıyı açarak içeri girdi. Kapının hemen solundaki ışık düğmesini bularak açtı. Floresan lamba başta birkaç defa yanıp söndü, sonra yanmaya başladı. Lambanın ışığı her ne kadar az olsa da içerideki onca kıyafet parıl parıl parlıyordu. Sinir bozucu ve bir o kadar da güzel. Sessizlik için bir yerlere gitmeyecek miydi? Bundan bir anda vazgeçmişti. Bir süre kapıya dayanıp kıyafetler baktı, daha sonra raflara doğru yöneldi. Burada binlerce kıyafet vardı belki de. Yarısından çoğunu hiç giymemişti bile Esme. Annesinin zoruyla belki birkaçını giymişti, onun dışında hepsi daha paketleri açılmamış giyilmeyi bekliyordu. Bu gece bunlardan birini giymeyi düşünüyordu Esme. Bu kadar çok seçeneğin arasında ne giyeceğine karar vermek gerçekten de zordu. Gerçekten güzel şeyler olduğunu yeni fark ediyordu. Buraya neden daha önce girmemişti ki hiç? Yaptığı en saçma şeylerden biri olduğunu düşünüyordu şu anda. Raflardaki ve asıklardaki tüm kıyafetleri tek tek inceliyordu adeta. Bütün kıyafetlere baktığını düşünürken odanın en arkasında parlayan bir şey gördü. Tamam, odadaki bütün kıyafetler parlıyordu, ama gördüğü şey ayrı parlıyordu. Odanın içinde iyice ilerledi ve ihtişamla parlayan şeyi aldı eline. Başta bunun bir bluz olabileceğini düşündü. O kadar kısa görünüyordu ki. Üzerine siyah beyaz taşlar işlenmişti, bu yüzden bu kadar çok parlıyordu elbise. Beyaz bir şerit sarıyordu sanki straplez elbiseyi. Esme’nin yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. “Bu gece için muhteşem bir elbise.” Sözlerinin ardından üzerindeki geceliğini tek bir hamlede çıkardı ve elbisenin fermuarını açıp üzerine geçirdi. Solundaki fermuarı tekrar çekti. Elbisenin olduğu yere biraz daha bakındı. Bu muhteşem elbisenin mutlaka en az bu güzellikte bir ayakkabısı olması gerekiyordu. Aradığını bulması çok da uzun sürmemişti zaten. Simsiyah, kocaman topukları olan bir çizme bulmuştu. Pembe makyaj aynasının önüne oturduktan sonra ayakkabıları ayağına geçirdi ve fermuarlarını çektikten sonra ayağa kalktı ve arkasına döndü. Topuklularla yürüyebildiği için şanslıydı. Buna annesi alıştırmıştı onu. Aynaya baktığında gördüğü ilk şey incecik bir bel ve muhteşem bacaklardı. Daha sonra solgun bir yüz… Bu yüzü elbet canlandırması gerekiyordu. Kalktığı koltuğa yeniden oturdu. Masanın üzerindeki makyaj malzemelerini teker teker açtı. Gözünden gözlüklerini çıkardı. Yüzüne öncelikle fondöten sürdü. Yüzüne biraz daha renk gelmiş gibiydi daha da bir renk gelmişti. Daha sonra gözlerini belirginleştirmek için siyah kalem çekti. Gözlerinde kalem doğal duruyordu, sanki sürmeliymiş gibi. Dudaklarına kıpkırmızı bir ruj sürmüştü. Tam on sekiz yaşındaymış gibi duruyordu. Hatta çok daha büyük gösteriyordu. Aynadaki yansımasına sürtükçe bir gülümseme attı ve ayağa kalktı. Siyah bir el çantası buldu ve odadan dışarı çıktı. Sırt çantasındaki cüzdanını ve telefonunu içine attıktan sonra boy aynasında kendisine bir kez daha baktı. “Muhteşemsin kızım.” Dedikten sonra karşısındaki güzelliğe bir öpücük göndererek odasından çıktı.
Merdivenlerden inerken evin içinde topuklularının çıkardığı ses yankılanıyordu adeta. Evin bu kadar sessiz olması sinir bozucuydu. Annesinin evde olmasına rağmen bu kadar sessiz olması sinir bozucuydu. Muhtemelen evin herhangi bir yerinde erkek arkadaşıyla yiyişiyordu. Nihayet hole vardığında derin bir iç çekti. Annesine sormadan arabayı almaması gerekiyordu, bu yüzden de her nerdeyse onu bulmalıydı. İlk olarak baktığı yerde olurdu her zaman. Bu sefer salona bakma gereği duydu. Düşüncelerinde de yanılmamıştı. Annesi salondaki bembeyaz koltukların birinde yalnız oturuyordu. Yalnız olması garibine gitmişti genç kızın. Boğazını sesli bir şekilde temizledi ve konuşmaya başladı. “Arabanın anahtarlarını istiyorum. Dışarı çıkacağım.” Kız sözlerini bitirdiğinde annesi bir anda arkasına döndü ve kızına şaşkın bir şekilde baktı. Gözleriyle şöyle bir kızını süzdüğünde şaşkınlığı biraz daha artmıştı. “Bu güzelliği neye borçluyuz küçük hanım? Yoksa kendine yeni bir erkek arkadaş mı buldun?” Kız annesine ukala bir şekilde gülümsedi. İğnelemesi umurunda değildi. En azından şu anda değildi. “Henüz değil. Ama muhtemelen olacak. Anahtarlar her zamanki yerinde sanırım. Bu gece beni… Bekleme. Sonra görüşürüz. Adiôs.” Kapıya yöneldi ve askıda asılı duran anahtarları aldı ve kapıyı çarparak evden çıktı. Merdivenleri hızla indi ve spor arabanın kapısını anahtarın tuşuna basarak açtı. Kapısını yukarı çekerek açtı ve şoför koltuğuna okuduktan sonra kapıyı tekrar çekerek kapattı. anahtarı arabanın anahtar deliğine sokup hafifçe çevirdi ve motora bastı. Motordan yüksek bir gürültü çıkmıştı. Aynı anda müzik çalar da çalmaya başlamıştı. Kız gaza bastı ve evin bahçesinden çıktı. Evinden en uzak bara doğru gidiyordu…
# BAR’A GİRİŞİ #
Esme nihayet bara geldiğinde kapının tam önünde durdurdu arabayı ve siyah camı sonuna kadar açtı ve başını dışarı çıkardı. Kapının önünde duran adamlardan biri gülümseyerek yanına geldi. Kız arabadan indi ve baştan çıkartıcı bir gülümsemeyle arabanın anahtarını adama verdi. “Dikkatli ol yakışıklı bu araba senden de pahalı.” Gerçekten bir sürtük gibi davranıyordu. Bu gece kendisinden, Thomas’ın bildiği Esme’den farklı olmak istiyordu. Bazı şeyleri feda edecekti bu gece. Barın girişindeki kırmızı hali göze gerçekten de güzel görünüyordu. Kapıya doğru yürümeye başladığında bazı fotoğrafçıların fotoğraf çektiğini görmüştü. Objektiflerin ona doğru çevrildiğini fark ettiğinde birkaç pozdan zarar gelmeyeceğini düşünerek poz verdi. Daha sonra topuklarını çıtırdata çıtırdata kırmızı halının üzerinden geçerek barın içine girdi. Ağırlıklı olan renkler gri ve siyahtı. Mordan sonra en sevdiği iki renkti bunlar. Duvarlar ışıkların etkisiyle renkten renge giriyordu aslında. Kırmızı, mor, mavi veya yeşil oluyordu. Koltuklar deridendi ve gerçekten burayı klas gösteriyordu. Arkası içki şişeleriyle dolu olan, ışığın etkisiyle simli simli parlayan mermer bara doğru yürümeye başladı. Daha bara oturmadan elinde bardakları dolduran kaslı barmen onu fark etmişti. Çarpık bir gülümsemeyle bakıyordu kıza. Esme de ona karşılık vererek yüksek sandalyelerden birine oturdu. “Bana bir tekila.” Geceye ağırdan başladığını biliyordu. Normalde bu yaşta içmemeliydi, bu yasaktı ama şu haliyle kimse inanmazdı onun on sekiz yaşında, bakire bir kız olduğuna. Barmen çarpık gülümsemesini yüzünden eksik etmeden başını onaylarcasına salladı ve tekila bardağını doldurduktan sonra kıza uzattı. Esme gülümseyerek bardağı adamın elinden aldı ve başına dikti. Hemen ardından bardağın kenarında duran limonu alıp emdi hızlı bir şekilde. Yüzünü ister istemez ekşitti. Başı şimdiden dönmeye başlamıştı. Bir bardak daha istediğini göstermek için mermer masaya koyduğu bardağı aldı ve şöyle bir salladı. Barmen gelip yeniden doldurdu bardağını. Tam tekrar dikecekken biri bileğinden tutmuştu. “Biraz hızlı gitmiyor musunuz hanımefendi?” Esme sağına doğru döndüğünde hayatında gördüğü en yakışıklı şeye baktığını düşünmeden edememişti. Daha ilk bakışında buz mavisi gözlerini adamın yosun yeşili gözlerine dikmişti. Gülümsedi yaramaz bir çocuk gibi ve bardağı bir kez daha kafasına dikip limonu emdi. “Daha yeni başlıyorum.” Hınzır bir şekilde gülümsedi ve devam etti. “Bana ayak uydurabileceksen katılabilirsin.” Göz kırptı ve bir bardak daha istedi. Adam kendisine bir viski söylemişti. Esme bardakları götürürken adamın hayranlık dolu bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Bir bardak daha içebileceğini düşünemiyordu artık. Hiçbir şekilde sağlıklı düşünemiyordu. Adamın gülümsemesini görür gibi oldu. Net göremiyordu aslında. Alkol bütün duyu organlarının işleyişini değiştirmişti, uyuşturmuştu. Görüşü bozuluyordu ve hissizleşiyordu. “İstersen daha tenha bir yere geçebiliriz.” Adamın sesi gerçekten baştan çıkartıcıydı. Bu fikir Esme’nin kulağına hoş gelmişti. Fakat bunu sözleriyle belli etmemişti. Adamın kravatından tuttu ve kendine çekip kırmızı dudaklarını adamın dolgun dudaklarına bastırdı ve tutkuyla öpmeye başladı. Aslında tutku yoktu bu öpüşmede, hele aşk, hiç yoktu. Ama güzel duygular vardı içinde. Alkolün etkisi maksimum seviyedeydi ama. Adam genç kızın belinden tuttu ve kendi bedenine bastırdı. Aynı şekilde karşılık vermeyi ihmal etmiyordu. Kesinlikle muhteşem bir şey hissediyordu genç kız. Haz… Tam olarak hissettiği buydu. Vücudundaki östrojen miktarı git gide artıyordu. Adam kendi saklı mahremini kızınkine sürtmeye başladığında kızın boğazından ister istemez bir inleme çıkmıştı. Adam dudaklarını kısa bir süreliğine kızınkilerden çekti ve nefes nefese bir şekilde sordu. “Bunu istediğinize emin misiniz, hanımefendi?” Esme yüksek sesle bir kahkaha attı. Ne düşündüğünden emin bile değildi. Sanki onun yerine başkası konuşuyordu, hareket ediyordu. Dudaklarını adamın kulağına doğru götürdü ve baştan çıkartıcı bir sesle konuştu. “Kesinlikle evet…”[/size]
| |
| | | Diamante Darnéll Admin | Stilist | Capitol Stilist Akademisi Müdiresi
Mesaj Sayısı : 51 Şöhret Puanı : 136 Kayıt tarihi : 29/09/10
| Konu: Geri: ●● Model Alımları Salı Ekim 19, 2010 11:01 pm | |
| Marjolainé Iarine; Capitol Stilist Akademisi Öğrencisi | IV. Sınıf | |
| | | Cassandra Summerearth Capitol Stilist Akademisi Öğrencisi | III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 119 Şöhret Puanı : 2 Doğum tarihi : 28/08/97 Kayıt tarihi : 19/10/10 Yaş : 26 Nerden : Capitol
| Konu: Alesha Adams Salı Ekim 19, 2010 11:11 pm | |
| Ad-Soyad: Alesha Adams Yaş:16 Ünlünüz: (Ünlünüz düzgün bir fiziğe sahip olmalıdır.)Michelle Trachtenberg Ünlünüzün Model izlenimi verecek özel kıyafetler ile fotoğrafları: - Spoiler:
- Spoiler:
Örnek Rp;
"Tatildeyiz, hemen dibimizde deniz var ve sen kitap mı okuyacaksın?!" yine başlıyoruz diye düşündü Sarah. Onu hiç anlamıyorlardı. O kitap okumayı ve arkadaşlarıyla takılmayı seviyordu. Denize girmek sorun değildi ama ailesi ona hala çocukmuş gibi davranıyordu ve bu onu sinir ediyordu. "Sana nedenini söylemiştim!.. Of neyse itiraz etmem bir işe yaramayacak değil mi?" "Hayır yaramayacak" diye yanıtladı annesi onu. Sarah bu cevap üzerine homurdanarak yataktan kalktı ve en güzel mayosunu çıkardı. Mayo deniz mavsi rengindeydi ve onun göz rengini ortaya çıkardığı için almıştı. Topladığı kumral, uzun saçlarını açtı. Mayosunu giydikten ve hazır olduğundan emin olduktan sonra eline kitabını alıp çıkmaya hazırlandı. Annesinin onaylamayan bakışlarını görüyordu ama umrunda değildi.
Denize geldiğinde yere havlusunu serdi ve kitabını okumaya devam etti. Gelen erkeklerin arasıra ona baktığını görüyordu. Sarah asla egoist biri olmamıştı, yine de kendisini güzel buluyordu. Kumral saçlarına uyumlu deniz mavisi gözler.. Zayıf bir bel, geniş kalça ve göğüsler.. Dolgun dudaklar biraz pembeleşmiş yanaklar..
Düşüncelerini bölen insanlardan gelen çığlık oldu. Hemen kitabını bırakıp kaçmaya hazırlandı ama bir şey durmasına neden oldu. Bir köpek balığı ona bakıyordu. Hem de sadece ona ve Sarah çok şaşırarak köpekbalığının sanki gülüsüyormuş gibi bükülen ağızını gördü. Belki de çok lezzetli bir yemek olduğumu düşünmüştür dedi ve bu düşünceye gülümsedi. O gülümser gülümsemez köpekbalığı kayboldu.
Sarah da diğer insanlar gibi rahatlayarak kaldıkları otel odasına dönmek için tam gidiyordu ki birden karşısına çok yakışıklı bir erkek çıktı. Birden karşısına çıkması ilk başta Sarah'ı çok etse de erkeği bir yerdentanıdığını hissetti. Erkek de ona bir garip bakıyordu zaten.. Sarah kendine gelip "Afedersin geçebilir miyim? Eğer biraz daha burada kalırsam kök salacağım"o bunu söyler söylemez erkek gülmeye başladı. Sarah buna hem öfkendi hem de içten içe sonsuza dek gülmesini diledi. Ama erkek sonunda "Hayır" dediğinde Sarah müthiş öfkelendiğini hissetti.
Sonraçok tuhaf bir şey oldu. Tam karşılık vericekti ki sesinin çıkmadığını fark etti. Hatta tepki bile veremiyordu. Erkek de sanki böyle olmasını bekliyormuş gibiydi. Onun elini sanki çok yakınlarmış gibi tuttu. Sonra kulağına eğilip "Şimdi benimle geliyorsun Tanrıçam" Tanrıçam mı? Ah harika delinin teki tarafından uyuşturuldum ve kaçırılmak üzereyimsonra çocuğun sözlerini düşündü. Sesinde tutku ve arzu vardı. Sarah paniğin ve korkunun tüm vücudunu ele geçirdiğini hissetti. Sonra her şeykararmaya başladı ve Sarah'ın gördüğü son şey çocuğun onu denize doğru götürdüğü oldu...
------
Sarah yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. İlk algıladığı şey yatakta olduğuydu Harika yani tüm o şeyler saçma bir rüyaydı. Fazla kitap okuyorum diyedüşündü.Tam kalkıp her sabah yaptığı şeyleri yapıcaktı ki iki şeyin farkına vardı. Bir bu onun yatağı değildi, iki burası onun odası değildi. O anda yataktan fırladı. Fırlamanın şokuyla biraz başı döndü ama sonra kendine geldi ve çevresine bakındı. Oda turkuaz renginde boyanmıştı. Dolap gri idi ve üstünde köpekbalığı resimleri vardı. Odada bulunan çekmeceli aynanın önünde bazı toka, bilezik tarzı şeylerin yanında mühürde vardı. Çapraz köpekbalıkları üstüste gelmiş, bir tacın içindeydiler.Sarah bir kez daha korkunun tüm benliğini ele geçirdiğini hisetti. Rüya görüyorum, az sonra annem beni uyandırıcak ve her sabah yaşadıklarımı yaşayacağım bunları düşünmesine rağmen odayı incelemeye devam etti. Yatak, maviydi, bir kaç denizkabuğu vardı ve mühürde gördüğü simgenin aynısı yatakta da vardı...
Odayı incelemeyi bıraktıktan sonra nerede olduğunu anlamak için pencereye doğru gitti. Rüya olduğunu düşünmesine rağmen hala kaçırıldığı ihtimalini de unutmamıştı çünkü son yaşadığı olaylar rüya olamiak kadar gerçekti. Pencereden baktığında her şeyin rüya olduğuna karar verdi. Dışarıda bir sürü saray-en fazla 5 taneydi-vardı ve hepsi suyun altındaydı. Balıklar vardı bu son derece normaldi, normal olmayan tek şey deniz kızları ve erkeklerinin de olmasıydı. Sarah ağzı bir karış açık bir şekilde dışarıyı izliyordu. Aynı anda iki şey oldu, camdan gelen esintiyle çıplak olduğunu fark attim ve kapı açıldı.
Kapıda o yakışıklı çocuk vardı. Sarahi görünce gülümsedi. Sivri dişlerini görebiliyordu. Çocuk Saraha doğru yürümeye başladığı anda Sarah yatağa gitti, yatağın üstündeki çarşafı alıp üstüne kıyafetmiş gibi örttü. İçinden bir ses nedense bunun rüya olmadığını söylüyordu. Çocuğa "Ne yaptın sen bana?!" diye bağırdı. Bunun üzerine çocuğun bozulmasını beklerken-ya da tereddüt etmesini- çocuk oldukça sakin bir şekilde "Hakkım olanı aldım." dedi. Bunun üzerine Sarah daha ne yaptığını anlamadan çocuğa doğru yürüdü ve yüzüne okkalı bir tokat attı ardından "Pislik herif!" diye bağırdı. İşin tuhafı çocuk sanki bu tokattan hiç etkilenmemiş gibi "Yerinde olsam bunu bir daha yapmazdım." dedi. Bunun üzerine Sarah ona tekrar bir tokat attı ve "Neyi yapmayayım bunu mu? Seni pislik yaptığın şeyden sonra mı?! Bak ne yapalım sen beni evime geri götür sonra da **** git nasıl fikir?" çocuğun umursamaz gözlerinde artık öfke vardı ve başını hayır anlamında salladı. Sonra Sarah'ın bileklerini tuttu. Oldukça sert tutuyordu "Sen benim Tanrıçam olucaksın. Seni bu dünyadaki en güçlü kadınlardan yapacağım. Ve sen bundan hoşlanıcaksın." Sarah onun yüzüne öfkeyle baktı. O kim oluyordu da Sarah'a emir veriyordu. Ona baktı, yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirip "Acaba o güya Tanrıça yapmayı düşündüğün kıza fikrini sordun mu?" Sarah bunu der demez o da gülümsedi. "Sormama gerek yoktu. Zaten bu tür durumlarda hiçbir kıza fikri sorulmaz. Artık eve de dönemezsin.Ailen öldüğünü düşünüyor" bunu dediği anda her şey Sarahın aklından silindi. Çocuğunun onu sakinleştirmek için kulağına söylediği garip bir kaç şeyden önce hatırladığı tek şey deli gibi bağırıp çocuğu yumrukladığıydı.
---
Siniri biraz daha yatıştıktan sonra tekrar çocuğa dönüp "Neden?.. Neden bunu yapıyorsun? Ben sana naptım?!" dedi ve Sarah aynı gün belki bininci kez ağlamaya başladı. Çocuk ona biraz daha yaklaşıp "Sadece çok güzelsin" dedi. Sarah bu sefer gülümseyerek "Bazen güzel olmaktan nefret ediyorum" dedi. Çocuk ona gülümsedi ve yanağını okşadı Sarah nedendir bilinmez bu sefer kaçmadı ya da çocuğa küfredip vurmaya kalmadı. "Güzel olmak seni bir Tanrıça yapabilir. Yunan mitolojisini bir misin? Tanrıları falan" Sarah evet anlamında başını salladı. Çocuk ona "Peki küçük Tanrıları bilir misin? Mesela Köpekbalığı Tanrısı Mono?"
Sarah şimdi meraklanmaya ve sabırsızlanmaya başlıyordu. Çocuk neden bu konuyu konuşuyordu. Sarah yine de evet anlamında başını salladı. Bir kitapta duymuştu bu ismi. Çocuk bu sefer gülümsedi ve elini uzatarak "Tanındığımı bilmek hoşuma gidiyor" Sarah o anda kahkahayı bastı. Ya rüyaydaydı ya da delinin teki tarafından kaçırılmıştı.
Çocuk buna biraz bozulmuş gibiydi. Birden Sarah'ı elinden tuttu ve dışarı götürmeye başladı. Kapıyı açıp şarı çıktıkları anda Sarah ayağında bir karıncalanma hissetti ve ayaklarına baktı. Küçük bir şokla çığlık attı. Artık rüya gördüğünden emindi.
Onun ayakları yerine kuyruğu vardı ve bu hiç normal değildi. Mono(!) ona bakıp "Rüya olduğnu düşünüyorsun di mi? Ama değil. Tüm bunlar gerçek. Çevrene bak Sarah bu gördüklerin rüya olamicak kadar gerçek gelicek sana!" Sarah şok olmuş ve delirmişsin sen diye Mono'ya bakmaktan vazgeçip çevresine bakındı.
Gördüğü saraylar deniz insanları gerçekti. Sarah o yaratıklara bakarken hepsinin kolunda bazı dövmeler olduğunu görmüştü. Bazılarında omühürde gördüğü simgeden de vardı. Çapraz köpekbalıkları ama taç yoktu.Taç yerine köpek balılarının çapraz olduğu alandaki boşlukta yıldız vardı. Sarah birden tüm bunların fazla geldiğini hissetti. Köpekbalığı Tanrısı(!)na dönüp şu sözleri söyledi "Beni eve götür. Hemen"
----
Çocuk onu içeri sokunca Sarah bir saniyeliğine çocuğun onu eve götüreceğini sandı. Ama çocuğun öfkeli bakışlarını görünce yine yanıldığını anladı, tam konuşmaya başlıyordu ki çocuk ondan önce konuştu. "Senin derdin ne?! Ailen öldüğünü sanıyor! Geri dönüp öcü olup döndüm mü yapıcaksın?! Hem bana kalırsa çoktan evlerine dönmüşlerdir, cenaze için! Üstelik artık sen bizden birisin koluna bak." dediği anda kendi kolunu gösterdi. Çapraz köpekbalıkları bir tacın içine geçirilmişti. Sarah bir ürkek bi şekilde sol kolunu kaldırıp baktı ve dehşetle iç çekti. Aynı dövme onda da vardı. Tek fark o dövmenin altınsa 5 kuruşluk bir paranın büyüklüğünde de dövme olmasıydı. Dövme su elementini temsil eden simgeydi peki bu ne anlama geliyordu? O bunları düşünürken çocuk konuştu şimdi biraz daha sakinleşmiş gibiydi "Artık anladın değil mi? Zaten sen bir tuhafsın köpekbalığına dönüşebilenlerin kuyruğu gridir. Cyan rengi değil ama seninki öyle.."
Sarah yine dövmesine baktı. Acaba kuyruğunun rengiyle bu dövmenin bir alakası var mıydı? Dayanamayıp Mono'ya baktı "Sence şu dövmeyle alakası olabilir mi?" Anlaşılan Mono o küçük dövmeyi görmemişti, alaycı gülümsemesi geri geldi ve tam bir şey söylemek üzereyken Sarah yan döndü ve o küçük dövmeyi gösterdi. Gösterdiği anda Mono'nun alaycı ifadesi gitti ve yerine merak, şaşkınlık, dehşet ve sevinç ifadeleri geldi. Ardından "Poseidon Aşkına!" diye bağırdı ve Sarah'ı tuttuğu gibi dışarı çıktı. Sarah çıktığı anda ayaklarında yine bir karıncalanma hissetti ama bakmasına fırsat kalmadan Mono onu çekti ve tüm saraylar içerisinde en muhteşem olana gitmeye başladılar. Sanki zihnini okumuşçasına Mono "Poseidon'nun Sarayı'na gidiyoruz" dedi. Neler olduğunu merak eden Sarah, Mono'ya ne olduğunu neden böyle yaptığını sormak istedi ama Mono onu dinlemiyordu.
İçeri girdiklerinde muhafızlar ilk önce onlara yol vermedi. Haklılar diye düşündü Sarah ama Mono onlara dövmeyi gösterince hepsi geri çekildiler. Yüzlerinde Mono dövmeyi ilk gördüğü zamanki ifade vardı. Sarah şimdi iyice meraklanmaya başlamıştı. Poseidon'nun taht odası o kadar büyük, muhteşem ve o kadar kudretliydi ki Sarah her an parçalanabileceğini hissetti. O odayı incelerken Mono Poseidona bir şeyler söyledi ardından Poseidon ayağa kalkıp Sarah'a dövmeyi göstermesini istedi. Sarah iyicene meraklanmaya başlasada yine de dövmeyi gösterdi. Tepki mi? Sarah'ı iyice meraklandıracak kadar Mono'nun tepkisine benzerdi.
---
Sarah çevresine merakla bakıyordu. Mono şimdi Poseidon ile konuşuyordu ve sanki dünyayla ilişkilerini kesmişlerdi. Diğerleri ise Sarah'ın dövmesini görmek için yan yan bakıyor sonra da aralarında fısıldaşmaya devam ediyorlardı. Bu da giderek Sarah'ın sinirlerini bozuyordu. Mono ile Poseidon'a baktı. Mono'nun konuşurken çıkardığı seste gurur ve kibir vardı. İlk başta bu Sarah'ı rahatsız etse de sonra konuya el atmanın onun konuşma stilinden rahatsız olmakla meşgul olmaktan daha iyi olduğuna karar verdi. Diğerlerine bakarak numaradan öksürüyormuş gibi yaptı ve birden herkes sustu. Bu olayın şaşkınlığını atlattıktan sonra yarı kibar yarı sinirli bir şekilde "Acaba biri bana burada olanları ve herkesin neden böyle tepki verdiğini anlatabilir mi?!" dedi. Bunun üzerine Poseidon ona doğru yürümeye başladı. Sarah ifadesinden bir şeyler çıkarabilmek için Tanrının suratına baktı ama hiçbir şey hiçbir şey anlaşılmıyordu.
Poseidon yanına geldiğinde Sarah nefesini tuttu. Onun yanında kendini her an ezilicek bir böcek gibi hissediyordu. Sonra Tanrı konuştu "Bu dövmenin anlamını bilen pek insan kalmadı sanırım sen de bilmiyorsun. Hmm. Anlaşılan biri sana anlatmalı. Bu gördüğün su elementinin sembolüdür. Sadece denizde değil her yerde her şekilde sudan güç alabilir ve yaşayabilirsin. Bu da düşmanların için kötü olur. Normalde ben bir melezin ya da tanrının bu dövmeye sahip olacağını düşünürdüm. Bir insan kızın değil. Napalım kader tanrıçaları böyle uygun görmüş."Sarah ağzı açık ve şaşkın bir şekilde Poseidon'a bakıyordu. Birden tüm öfkenin kendisini ele geçirdiğini hissetti. Ardından Poseidon'a masumca ve saf bir kızmış ses tonunu kullanarak -ki Tanrı zaten onu öyle sanıyordu- "Tanrı Poseidon acaba bu element sahipleri Tanrıları yenecek güçte midir?" dedi. Tanrı ilk başta kıza şüpheli bir şekilde baksa da sonra "Evet, umarım bu gücünü iyilik adına kullanırsın Sarah aynı zamanda bir isim de bulmalıyız sana.. O kendiliğinden bulunacaktır. Şimdi gidebilirsiniz." dedi. Mono eğilirken Sarah sadece başını eğdi. Poseidon sinirlenmişe benziyordu ama ne yapabilirdi ki Sarah'a ondan daha güçlü olduğunu kendisi söylemişti.
Kapısında köpekbalıklarının nöbet tuttuğu saraya geri döndüler. Muhafızlar onları selamladı ardından geçmeleri için yol verdiler. Tekrar odalarına girdiklerinde Sarah hemen kuyruğuna baktı. Daha o bakarken karıncalanmaya başlamışlardı. Kuyruk yerini ayaklara bırakırken Mono'ya baktı. Mono da ona bakıyordu. Sanki davetkar gibiydi. Gözlerindeki arzu ve şehvet görülebiliyordu. Bir an için bakıştılar. Neden olmasın diye düşündü Sarah. Ve ona doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. En sonunda durduğunda Mono'nun yüzünde zafer dolu bir sırıtış belirdi-Sarah sırf bu yüzden vazgeçmeyi düşündü- ve bir elini Sarah'ın beline öbür elini de kalçasına koyarak onu kendine yaklaştırdı ve öpmeye başladı. Sarah önce karşılık vermese de sonra bu işten hoşlandığını fark etti ve o da Mono'ya karşılık vermeye başladı. Öpüşmeleri şiddetlenirken Mono onu kucağına alıp yatağa doğru götürdü....
En son Alesha Adams tarafından Salı Ekim 19, 2010 11:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Diamante Darnéll Admin | Stilist | Capitol Stilist Akademisi Müdiresi
Mesaj Sayısı : 51 Şöhret Puanı : 136 Kayıt tarihi : 29/09/10
| Konu: Geri: ●● Model Alımları Salı Ekim 19, 2010 11:24 pm | |
| - Alesha Adams demiş ki:
- Ad-Soyad: Alesha Adams
Yaş:16 Ünlünüz: (Ünlünüz düzgün bir fiziğe sahip olmalıdır.)Michelle Trachtenberg Ünlünüzün Model izlenimi verecek özel kıyafetler ile fotoğrafları:
- Spoiler:
Onaylandı. Örnek Rp eklediğinizde rütbeniz verilecektir. | |
| | | Cassandra Summerearth Capitol Stilist Akademisi Öğrencisi | III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 119 Şöhret Puanı : 2 Doğum tarihi : 28/08/97 Kayıt tarihi : 19/10/10 Yaş : 26 Nerden : Capitol
| Konu: Geri: ●● Model Alımları Salı Ekim 19, 2010 11:28 pm | |
|
En son Alesha Adams tarafından Salı Ekim 19, 2010 11:47 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Diamante Darnéll Admin | Stilist | Capitol Stilist Akademisi Müdiresi
Mesaj Sayısı : 51 Şöhret Puanı : 136 Kayıt tarihi : 29/09/10
| Konu: Geri: ●● Model Alımları Salı Ekim 19, 2010 11:31 pm | |
| Alesha Adams; Capitol Stilist Akademisi Öğrencisi | III. Sınıf | |
| | | | ●● Model Alımları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|